Yazar:  Anitra Nelson

(Bu makale, Anitra Nelson'ın 'Beyond Money: A Postcapitalist Strategy' adlı kitabından gözden geçirilmiş ve doğrudan alıntılar içerir, Pluto Press, Londra, Ocak 2022)

Paranın Ötesinde: Bir Post-Kapitalist Strateji, yirmi birinci yüzyılın toplumsal ve çevresel hareketlerini, sosyo-politik ve ekonomik eşitlik ve ekolojik sürdürülebilirliğe ulaşmak için parasal olmayan bir vizyon ve stratejiler üzerinde ciddi şekilde düşünmeye teşvik eder. Destekleyici argüman, parasal ekonomilerin toplumsal olarak bölücü dinamiklere dayandığı; parasal ekonomilerin doğa ile bizim aramızdaki ikiliğin kaynağı olduğu ve parayla hiçbir tamir çabasının bu tür başarısızlıkların üstesinden gelemeyeceğidir.

Kısacası, kapitalizm sonrası parasal olmayan pratikler kullanılarak tasarlanmalı ve işletilmelidir. Bu, beklenmedik bir sürpriz gibi görünebilir, ancak bu türden entelektüel ve pratik düşünme yeni değildir. Parayla ilgili ilk şüphelerim, Karl Marx'ın erken dönem çalışmalarını, piyasa dışı sosyalist akımlar düşüncesini ve hem Sovyetler Birliği'nde hem de Küba'da sosyalizme geçişte paranın rolüne ilişkin pratik tartışmaları okuduğumda doğrulandı. Yirminci yüzyılın son on yılları boyunca, kadınlar ve çalışmayla ilgili sorulara ışık tutan Silvia Federici ve geçimlik ekonomi kavramları geliştiren Alman ekofeminist Bielefeld Okulu gibi feministler tarafından parayla ilgili sorular gündeme getirildi. Dahası, işgalciler, komünalistler, radikal aktivistler ve takas yapmayan (ticaret yapmayan) topluluklar düzenli olarak paradan kaçınan dayanışma ekonomisi uygulamalarına girerler.

Bu makale, Beyond Money'de incelenen bazı kavramlara atıfta bulunmaktadır. Bir yanda, egemenliği ve boyun eğdirmeyi yabancılaştıran, bölen ve yeniden üreten bir "evrensel eşdeğer" ve "eşit mübadele"nin Janus doğası. Öte yandan, "gerçek değerler" -temel ihtiyaçları karşılamaya ve Yeryüzü'nün sınırlarına saygı duymaya adanmış herhangi bir ekonominin kalbinde yer alan gerçek, parasal olmayan, toplumsal ve ekolojik değerler. Gerçek değerlere dayalı bir dünyanın nasıl işleyebileceğine dair temel ilkeleri sunuyorum. Ardından, böyle bir dünyanın özelliklerinin Zapatista hareketinde nasıl somutlaştığını ve doğrudan demokrasi ve maddi adalete odaklanan ilgili becerilerin, çağdaş anti-kapitalist akımların "yeşil materyalist" eğilimlerinde nasıl ortaya çıktığını tartışıyorum.

 

Post-kapitalist bir dünya, insanların maddi adalete ve doğrudan demokrasiye verdiği değeri dikkate almak zorunda kalacak. Fotoğraf: Ashish Kothari

Evrensel eşdeğer

Roma tanrısı Janus'un çıkışları ve girişleri somutlaştırdığına ve yönettiğine inanılıyordu. Janus geçiş noktasında durmuş, sanki tek bir kapının iki yanına (giriş ve çıkış) bakıyormuş gibi iki yöne bakıyordu. Veya bir madeni paranın yazı ve tura yüzleri, birleşik, simbiyotik, birbirine bağlı. Karşıt rollerde bir satıcı ve bir alıcının olduğu bir mübadele eyleminin tamamen farklı tarafları gibi -paranın aynı anda bir kredi ve borcu temsil ettiği bir eylem. Borçlu ve alacaklı olmadan ne alacak ne de borç vardır. Böylece paranın iki yönlülüğü, geçmişte yapılan veya verilen bir şeyi kabul ederken aynı zamanda gelecekte bir mal veya hizmet vaat eder. Karl Marx, tüm işlevlerinde paradan "evrensel eşdeğer" ve "metaların tanrısı" olarak söz etti.

Para, kapitalist bir ekonominin merkezinde yer alır. Sermaye, daha fazla para kazanmak için paraya indirgenir. Bütün kapitalist pratikler parasal olarak şekillenir. Kapitalizm, paraya başvurmadan tanımlanamaz. Tüm ticaret, borçlar ve krediler, hem değer birimi hem de değer ölçüsü olarak aynı anda ve zaman içinde para kullanılarak gerçekleşir. Farklı paraların olduğu yerlerde, tipik olarak, baskın bir para birimi veya değer birimi ile birlikte bir döviz kuru ortaya çıkar. Yine de bu değerin doğası veya fiyatların nasıl oluştuğu tartışmalıdır. Ve her yerde, günlük mübadele ve para eylemleri, insanlar arasında ve doğa ile bizler arasında ikilikler doğurur.

Ticaretin savunucuları bunu gönüllü bir eylem olarak teşvik etse de, birçok ticaret deneyimi zoraki ve şiddete dayalı görünür. 'Yaşamak için çalışmak zorundayım', 'Harçları ödemek zorunda kaldım yoksa hastaneye gidemezdim ve hayatta olmazdım', 'Yiyecek alamam: Açlıktan ölüyorum ama param yok.' Gelir ve gider o kadar dengesiz ki çoğu tüketici bir dereceye kadar borçlu ve çalışmak zorunda. Tüm bunlara ne kadar "özgür irade" dahil oluyor?

Özel mülkiyet, ticaretin yalnızca sonucu değil, aynı zamanda öncülüdür; sahip olmadığınız şeyi satamazsınız. Ticaret arttıkça, özel mülkiyet de artar; müşterekler, karada ve suda kolektif olarak yönetilen kaynaklar gasp edilir. Alım satım, ortaklaştırma ve paylaşma uygulamalarını devre dışı bırakırken; yatırım yapmak, geliştirmek ve yok etmek için yıkıcı ve zarar verici hareket özgürlüğü sağlar. Bütüncül analizlerin gösterdiği gibi, Küresel Güney ve yoksullar, Küresel Kuzey'in ve zenginlerin büyümesinin bedelini ödeyen bu karşıt hareketi ortaya seriyor.

Kapitalist pratikler doğadan, insan doğasından ve insan olmayan doğadan soyutlanmamıza neden oluyor. Ticaret, insanları ve şeyleri, Yeryüzü'nün ve insanların yenileyici gereksinimlerinden önemli ölçüde farklı olan etkiler tarafından oluşturulan fiyatlarla kuşatır. Etkili "piyasa", şiddetli rekabet, özlem ve çaresiz ihtiyaç dahil olmak üzere ideal ve maddi uygulamalar tarafından belirlenen, toplumsal olarak inşa edilmiş bir kredi ve borç matrisidir. Ticaret giderek daha fazla etkinlik ve ilişkiyi kucaklarken, piyasa Dünya'nın gerçek anlamını ve onu ayakta tutan gerçek ekolojik değerleri bastırıyor.

 

Çağdaş toplum kendisini doğadan soyutlamaya ancak kendi pahasına devam edebilir. Fotoğraf: Ashish Kothari

Eşit değişim

Ticaret ve ticaret için üretim, sanki piyasa mübadelelerinde ve ticaret için üretimde zımni bir rasyonalite varmış gibi, genellikle "eşit mübadele" terimleriyle teşvik edilir. Kapitalizm, dünyanın küçük bir azınlığı "tam demokrasilerde" yaşıyor olsa da, eşit mübadele ve 'tek oy-tek değer'li temsili demokrasi için övülür. Orada bile parası olanlar en fazla güce sahipler ve ev sahibimiz olan gezegen ölürken en yüksek sesle onlar konuşuyorlar. Dahası, paranın kendisinin yanlış bir eşitlik görünümü yansıtması dışında, herhangi bir parasal mübadelenin nesneleri-ile-özneleri hakkında eşit bir şey görmek zordur. Bir değer birimi olarak paranın değerinin arttığını ve azaldığını biliyoruz. Başka hangi ölçü bu kadar çelişkili özelliklere sahiptir?

Parasal mübadelenin bir şekilde özünde temellendirilmiş, adil ve makul olduğu şeklinde yanlış anlaşıldığı durumlarda, "eşit mübadele" kavramı bir kilit taşı olmaya devam ediyor. Yine de adil olmayan, aslında "adaletsiz" ticaret koşulları, tıpkı belirli ülkeler ve bölgeler arasındaki geçmişleri ve mevcut dinamikleri -aynı zamanda ticaret için üretimin ve ticaretin kendisinin zararlı ekolojik ve toplumsal boyutlarını- çarpıttığı gibi, kapitalist işveren ile işçiler arasındaki değiş tokuşu da bilmece haline getirir. Bu nedenle, "eşit mübadele"nin toplumsal ve ekolojik olarak adil bir post-kapitalist toplumda hiçbir faydası olmayacaktır. Evrensel eşdeğer, Dünya'nın sınırlarını gözeterek toplumsal yeterlilik için üretmenin yararlarını ve dezavantajlarını hesaplamanın akılcı bir biçimi olarak hiçbir vaat veya potansiyel sunmaz. Gerçek insani ve ekolojik ihtiyaçların odak noktası olduğu gerçek bir değer çerçevesinde, eşit mübadele kavramı gereksiz ve hatta saçmadır.

Gerçek değerler: Toplumsal ve ekolojik değerler

Yerel bir topluluk, tüm temel ihtiyaçlarını Yeryüzü'nün sınırları içinde karşılamak istiyorsa, bunu başarmanın en kolay ve etkili yolu, kolektif yeterlilik için üretmektir. Bu, mümkün olduğu kadar çok ihtiyacın yerinde üretilmesi ve fazla ihtiyaçların mümkün olan en kısa uzaklıktan veya mümkün olduğunca Yeryüzü dostu olan başka bir yöntemle elde edilmesi anlamına gelir.

Dünyanın bu tür topluluklarla kaplı olduğunu, yaşadıkları Yeryüzü'nün cömertliğine göre yoğunluğu değişen ve komşu toplulukların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak için yapılan 'sözlü anlaşmalar'a göre nispeten küçük miktarda parasal olmayan mübadele yapan bir dünya hayal edin, hem ekolojik hem de insani açıdan verimli yollarla. Bu tür eko-habitatların veya "ekotatların" sakinleri, Yeryüzü'nün canlandırılma ihtiyacını önemser.

Bu talep üzerine üretimdir, üretim komünal olarak belirlenir ve gerçekleştirilir. Her şeyin tek ya da baskın "ölçüsü" olarak para ya da pazarlanabilirlik buharlaşır. Karar verme, gerçek ve bütünsel insani ve ekolojik ihtiyaçlarla ilgili "gerçek değerlere", yani doğal ortamlarda ve atmosferdeki canlıların, bitkilerin, hayvanların ve kayaların gerçek ve potansiyel çeşitli değerlerine odaklanır. Gerçek değerler, farklı niteliklere göre farklı ölçüler kullanılarak nicel olarak takdir edilir. Bu türden çok sayıda değer içinde yaşıyoruz, her şeyi doğrudan genel bir "biz" için değeri için takdir ediyoruz, sadece komünal bir biz değil, aynı zamanda Yeryüzü'nü de içeren bir biz.

Parasız bir dünya nasıl işleyebilir?

Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayan, ekolojik olarak sürdürülebilir, parasız bir dünya üç ilkeyle nitelenir.

1. Ticaret için, pazar için üretmek yerine, kolektif yeterliliğe odaklanan yerel topluluklar; yerel talep için, gerçek talep için, gerçek ihtiyaçlarını ne eksik ne de fazla karşılayacak şekilde topluca planlar ve üretir.

2. Parasal değerlerin (fiyatların) mantığını ve dilini kullanmak yerine, insanlığı ve Dünya'yı korumak ve geliştirmek amacıyla gerçek üretim, gerçek değerler, yani insani ve ekolojik değerler etrafında yönlendirilir.

3. Kendini sermayeyi yeniden üretmeye adamış güçlü devletlerde siyasi temsil(kötü temsil) yerine, küresel ve yerel bireyler ve topluluklar olarak bizler, yaşamlarımız üzerinde özerk güç elde eder ve azami düzeye çıkarırız. Gerçek doğrudan demokrasiler içinde yaşarız.

Başka bir deyişle, Yeryüzü'nde, Yeryüzü için ve onu gözeterek maddi varlığımızı ve ilişkilerimizi anlamlı ve güçlü bir şekilde kontrol ederdik. Şu anda parasal güç ve hesaplamalar; neyi, nerede ve nasıl ve kim için ürettiğimize toplu olarak karar verebileceğimiz potansiyel katılımcı demokrasiye el koyuyor. Paranın ötesinde ve "müşterekleştirmeye" dayalı bir dünya, bir topluluk üretim tarzı yaratarak, Yeryüzü'nün sınırları dahilinde temel ihtiyaçları karşılamak için üretim üzerinde kolektif kontrol elde etmemizi sağlar.

 

"Ortaklaştırmaya" dayalı bir dünya, Yeryüzü'nün sınırları dahilinde temel ihtiyaçları karşılamak için üretimimizi kontrol etmemize izin verecektir. Fotoğraf: Ashish Kothari

Topluluk üretim tarzı

Bu temel görüşleri izleyen başarılı bir post-kapitalist hareket, ilgili özerk Yerli halkların kültürleri ve ekonomileri tarafından bilgilendirilir, hatta bunlar tarafından yönlendirilir. Paranın Ötesinde, Uruguaylı Eduardo Galeano'nun çalışmalarına atıfta bulunarak Kürt ve Zapatista hareketlerini böyle bir çizgide tartışıyor. Özellikle, Galeano'nun "Açgözlülük üzerine değil dayanışma, asırlık özgürlükler ve insan ile doğa arasındaki kimlik üzerine kurulu, topluluk temelli bir üretim tarzını ve yaşam tarzını geri kazanmamız gerektiği nostalji değil, umuttan kaynaklanıyor" ifadesine atıfta bulunuyor. Bu kimlik, şimdi Avustralya olarak bilinen bölgenin Aborijin halkları tarafından ifade ediliyor. Ngunnawal Yaşlı Jude Barlow, "Ülke her şeydir" diye açıklıyor. Bu aile, bu hayat, bu bağlantı.

Zapatistalar, Yerli, Marksist ve anarşist düşünce ve uygulamalardan etkilenen yatay örgütlenmeye (yatay özerklik, karşılıklı saygı ve kolektif uygulamalar) sahip, kendine özgü bir yirmi birinci yüzyıl hareketini temsil ediyor. Zapatistaların gıda egemenliği, Occupy(işgal) ve alter-globalization hareketleri gibi küresel etkileri ve ağları var. Zapatistalar, yeniden dağıttıkları toprakları işgal eden Meksika devletinin askeri olarak meydan okumasına direnseler bile, devletin hiyerarşik tahakküm ve kontrol biçimlerinden kaçınarak, devlet iktidarını almamaya yönelik devrimci bir stratejiye sıkı sıkıya bağlı kalıyorlar.

Dylan Eldredge Fitzwater tarafından 'Özerklik Kalbimizdedir: Tsotsil Dili Merceğinden Zapatista Özerk Hükümeti'nde (2019) ana hatlarıyla belirtildiği gibi, Zapatista vizyonları ve uygulamaları, çeşitli özerk yönetim biçimleri, eğitim, sağlık ve medya hizmetleri ile Meksika devletine karşı sürekli direniş yoluyla tabandan gelen somut demokrasiye odaklanır. Yedi yol gösterici ilke, bunların uygulamaları ile ana akım kapitalist ekonomiler ve politikalar arasındaki farkları açıklığa kavuşturur. Bencil, bireyci ve rekabetçi homo ekonomikus("ekonomik insan") ile taban tabana zıt dururlar. Kişi başkalarına hizmet etmek yerine, başkalarının yerine geçmektense içtenlikle temsil eder, yıkmak yerine inşa eder, yönetmek yerine itaat eder, zorlamak yerine önerir, fethetmek yerine ikna eder ve kibirli olmaktan çok alçakgönüllüdür.

Özerk yönetimin farklı yapıları, yerel yönetim, caracoles ve bağımsız iyi hükümet konseylerine talimat veren binlerce topluluğa boyun eğiyor. Tüm bu tür kurumlar, farklı biçimlerde özerk bir şekilde belirlendiği için zorunlu olarak akışkandır. Yine de hepsi, kadınların eşitliği, devletten kaçınmak ve savunma hakkı da dahil olmak üzere yedi ilke ve Zapatista hakları üzerinde dönüyor. Meclis, özerk yönetimin atan kolektif kalbi, teklifler için bir forum, bunların kabulü veya reddi ve izleme yoluyla uygulama için değerlendirmedir. Çalışma belgeleri biçimindeki anlaşmalar, sert bir anayasanın yerine geçer. Adaletsizlik cezayla değil çözüm bularak giderilir, dolayısıyla polis gücü yoktur. Aynı şekilde, gücün dağıtılmış kullanımı, gücü ademi merkeziyetçi hale getirme ve askerden arındırma etkisine sahiptir ve bildiğimiz biçimiyle devleti ortadan kaldırır.

Bu, topluluk üretim tarzında yönetim biçimidir.

 

Ekolojik sürdürülebilirliğin rehberliğinde, yeni somut demokrasi biçimlerinin kolektif yeterlilik için maddi üretime dayanması gerekir. Fotoğraf: Ashish Kothari

Yeşil Materyalistler

Yirmi birinci yüzyıl hareketleri içindeki birçok antikapitalist, devletçi ve işçici yönelimleri olan geleneksel sol sendika ve parti örgütlenmelerinden kaçınıyor. Anti-kapitalist hareketler, Marx'ın Feuerbach Üzerine Tezler'deki (1845) "yeni materyalizm"ine tekabül eden insan failliğini vurgular. Marx'ın "yeni materyalizmi", dünyayı kapitalist veya dini ideolojilerden bağımsız olarak algılayan, kolektif varlıklarından alçakgönüllü bir şekilde sorumlu olan ve düşüncelerini sürekli olarak değişen siyasi, ekonomik ve ekolojik gerçeklere göre ayarlayanlara atıfta bulunuyordu. Başka yerlerde olduğu gibi Beyond Money'de de çağdaş anti-kapitalist akımların 'yeşil materyalizmi'nin toplumumuzun düzenleyici ilkesi olan parayı doğrudan demokrasiyle değiştirmek için temeller sunduğunu savunuyorum1 -gerçek değerleri ve toplumsal adalet ve ekolojik sürdürülebilirlik ilkelerini kullanarak, kolektif yeterlilik için maddi üretime dayalı tözel, gerçek demokrasi.

Marx'ın yeni materyalistlerine benzer şekilde, genç anti-kapitalistler, bizim ancak kısmen anladığımız, onu geliştirmek için sürekli olarak daha iyi anlamaya çalıştığımız bir dünyayı tanıyan yeşil materyalistlerdir. Yerellerin toplu olarak tedarikinde paranın yerine doğrudan demokrasinin geçmesi, anti-kapitalistlerin tüm solun arzuladığı entegre geleceği yaratmak için ihtiyaç duyduğu birleştirici süreç haline gelebilir mi? Açıkça, toplumsal adaleti sağlamak için gerçek değerlerin yüceliğini savunmamız ve Yeryüzü'nün tüm kaynaklarını müşterek olarak yönetmemiz gerekiyor. Bu ancak parasal değerleri yok edip gerçek toplumsal ve ekolojik değerler üzerinden doğrudan demokrasi ile yönetim için sosyo-politik yapılar yaratırsak gerçekleşebilir. Bir ağaç, bir çok nitelik ve potansiyelle dolu bir ağaçtır; bir alan, sayısız gelecek için bir yerdir. Biz insanlar, bu anlayışları somutlaştırmalı ve geleceğimizi birlikte yönetmeliyiz. Yeryüzü ve güneş ile insan enerjisi, aramızda paylaşmamız gereken meyvelerin sayısını belirler. Doğrudan gerçek değerleri ve doğrudan eylemi kullanarak şeffaf bir şekilde ortak karar alabilecekken neden parayı ve piyasaları kullanalım? Sonuçta, bazıları Beyond Money'de tartışılan bu tür modeller var.

'Anti-Kapitalizm'de Arjantinli Ezequiel Adamovsky, mevcut anti-kapitalistleri; anti-iktidar veya karşı-iktidar, özerk, yakınlık ve mevcudiyete sahip, yatay yapılar kullanan, merkezi olmayan, çokluğu bütünleştiren şekillerde faaliyet göstermeye odaklanmalarıyla; stratejik olarak ayrıntılara yanıt veren, genel bir program ortaya koymak yerine dinleyerek öğrenen, kapitalizme karşı ulusal veya devlet odaklı değil glokal mücadelelerde hareket eden, şiddet içermeyen doğrudan eylemi ve sivil itaatsizliği kullanan ve 'onlar-biz' ayrımı yapmak yerine yapıcı ve yaratıcı olan kültürler olarak ayırıyor. Bu tanımlayıcılar, anti-kapitalist hareketler içinde niteliksel bir amaç ve örgütlenme birliğini gösterir. Bir ekolojistin, doğanın birbirine kenetlenme, uzlaşmaz ama dengeleyici, kendi kendine yeterli ve dinamik olma biçimine dair bütüncül çerçevesini yansıtırlar. Marx'ın, Yeryüzü'nün bizim varoluş kaynağımız olduğunun farkında olan toplumsal bir insan olmanın gerçekte ne anlama geldiğine dair radikal görüşüne oldukça yakınlar.

Bu arada, yüzlerce yıl boyunca ve tüm kıtalarda birbirini izleyen el koymaların doruk noktası, Yeryüzü'nün kontrolünü kapitalistlere bıraktı ve onların işleyiş biçimleri hem anti-sosyal hem de doğa karşıtı. Bu nedenle, çağdaş toplumsal kriz, açlık ve aşırı tüketimin eşitsiz dünyasında yaşamaya devam etmektense herkesin temel ihtiyaçlarını -ne eksik ne de fazla- karşılamamızı gerektiriyor. Ve ekolojik krizler, Yeryüzü'nün kendini yenileme sınırlarını ve ihtiyaçlarını hesaba katmamızı talep ediyor. Kapitalist yönetim çarkının merkezindeki parayı reddetmek, ileriye dönük parasal olmayan yolların, toplumsal ve çevresel değerlerin ekolojik olarak sürdürülebilir ve toplumsal olarak adil bir gelecekte doğal ve önemli yerlerini almalarına olanak verir. İşgalciler ve işgalciler gibi pek çok aktivist, parasal çalışma yollarına olan bağımlılıklarını azaltmak için küçülme ve adalet ilkelerini uygulama deneyimleriyle öğreniyor. Küçülme haneleri ve topluluk temelli gıda etkinlikleri ve topluluk destekli küçülme tarım modelleri, aktif öznelerin genellikle kasıtlı olarak piyasadan çekildiği örneklerdir.

 

Post-kapitalist bir dünya, yakın çevrelerinin sürdürülebilirliğinden sorumlu kolektif olarak yeterli topluluklar etrafında yapılandırılır. Fotoğraf: Ashish Kothari

Adamovsky'nin genç anti-kapitalist tanımlamasından yola çıkarak, her biri kendilerini ayakta tutan çevrelerin sürdürülebilirliğinden sorumlu, kolektif olarak yeterli, hücre benzeri topluluklardan oluşan küresel bir ağ hayal edin. Her bir farklı topluluğun güçlendirilmiş, nispeten özerk, hazır, kendi içinde yatay olarak organize olmuş, yerel ve küresel olarak kesintisiz bir şekilde ağ oluşturmuş olduğunu ve Yeryüzü'nü önemsediğini hayal edin. Herkesin temel ihtiyaçlarını toplu olarak karşıladığımızı hayal edin. Bu şekilde yaratıcı aktif varlıklar olarak gerçek insan potansiyelimizi gerçekleştirmiş oluruz. Kısacası, anti-kapitalist akımların tanımlayıcı özellikleri, toplumun düzenleyici ilkesi olarak paranın yerini alacak demokratik ve materyalist temeller sunar. Gündem önümüzde. Bunun üzerine inşa edilmesi gereken budur. Yapılması gereken bu.

—————————————————————————-

Aktivist akademisyen Anitra Nelson, Melbourne Üniversitesi (Avustralya) Melbourne Sürdürülebilir Toplum Enstitüsü'nde Onursal Baş Araştırmacıdır, Exploring Degrowth: A Critical Guide (2020) kitabının ortak yazarı, Life Without Money: Building Fair and Sustainable Economies (2011) kitabının ortak editörü, Small is Necessary: ​​Shared Living on a Shared Planet (2018) ve Marx's Concept of Money: The God of Commodities (1999/2014, Routledge) kitaplarının yazarı. Site: https://anitranelson.info/beyond-money/

—————————————————-

“Beyond Money”deki önemli görüşlere dayanan güçlü bir kısa film – https://anitranelson.info/beyond-money/

Kaynak: https://radicalecologicaldemocracy.org/is-post-capitalism-post-money%ef%bf%bc/ 10 Şubat 2022

1 Paranın Ötesinde, s. 161–3; Anitra Nelson, "New and green materyalism", Progress in Political Economy, 29 Temmuz 2015; Anitra Nelson, "Yeni materyalizm yeşil materyalizmdir", Historical Materialism Australasia 2015: Reading Capital, Class & Gender Today konferansı, Sidney Üniversitesi, NSW, Avustralya, 17–18 Temmuz; Anitra Nelson, 'Change' adlı bir bölüme atıfta bulunularak işlendi. 'Kendimizi değiştirmek: Çalışma üzerine Marx', içinde Joe Collins (ed.), Applying Marx's Capital to the 21st Century, London: Palgrave Macmillan, yakında çıkacak.

Türkçeye Çeviren: Reha Alpay