Çeviri

  • Feminist Enerji Sistemleri Tasarlamak: 'İstihdam' ve 'Bebeklerin' Ötesinde İklim Politikaları

    Yazar: The Mayapple Enerji Dönüşümü Kolektifi  1

    (Cara N. Daggett, Christine Labuski and Shannon Elizabeth Bell)

    Cara daha önceki iki (bkz: https://autonomy.work/?s=cara) yazısında kadın düşmanlığı, fosil yakıtlar ve yeşil tekno-vizyonlar arasındaki ilişki hakkında yazmıştı. Bu enerjik erkeklikler – petro, ekomodern ve benzerleri- dünyaya yönelik çıkarcı bir yaklaşımı yansıtmaktadırlar: Sınırsız miktarda ucuz yakıt arayan ve bu nedenle adil bir geçiş bir yana, gerçekten sürdürülebilir bir geçiş sağlayamayan bir yaklaşım. Bu tür zorluklarla yüzleşirken, bu yazıda soruyoruz: Alternatif bir feminist enerji sistemi neye benzeyebilir? Dünya çapında feminist akademisyenlerin ve aktivistlerin bilgeliğinden ve pratiğinden yararlanan bir sistem neye benzeyebilir?

    Feminizm ve enerji planlamasını bir araya getirmeye çalışmak şaşırtıcı görünebilir ancak durum böyle olmamalı. Feminist bir merceği benimsemek, 'iktidarın' nasıl işlediğine dair onun özgün uzmanlığından yararlanmamızı sağlar: erkek-kadın veya doğa-kültür gibi doğallaştırılmış, ikili karşıtlıkların yarattığı adaletsizlikten tutalım da; engellilik, ırk, sınıf ve cinsellik gibi baskı kategorilerinin çoklu ve iç içe geçmiş olarak kesişimsel bir anlayışa kadar.

  • Gıdanın Cinsiyetçi Politikası ve Hayatta Kalma Mücadelesi

    Yazar: Vandana Shiva 

    Tarım, yani gıda yetiştiriciliği, başta kadınlar olmak üzere dünya insanlarının büyük çoğunluğu için hem en önemli geçim kaynağı hem de ekonomik hakların en temeli olan gıda ve beslenme hakkıyla ilgili bir alandır. Kadınlar, gıda zincirinde yaptıkları iş bakımından dünyanın ilk gıda üreticileridir ve Küresel Güney'deki gıda üretim sistemlerinin merkezinde yer almaya devam etmektedirler. Dört ila beş bin yıl boyunca evrilen bilge kadının tarım bilgisinin yirmi yıldan kısa bir süre içinde bir avuç beyaz erkek bilim insanı tarafından dünya çapında yok edilmesi, kadınları sadece uzman olarak hiçe saymakla kalmamış, aynı zamanda uzmanlıkları doğanın yenilenebilirlik sistemine dayandığı için, doğanın süreçlerinin ekolojik yıkımı ile kırsal bölgelerdeki yoksul insanların ekonomik yıkımıyla birlikte ilerlemiştir. Tarım kadınlar tarafından geliştirilmiştir. Dünyadaki gıda üreticilerinin, çiftçilerin çoğu kadındır ve kız çocuklarının çoğu geleceğin çiftçileridir; tarlalarda ve çiftliklerde çiftçilik becerilerini ve bilgilerini öğrenirler. Kadınlar aynı zamanda dünyadaki gıdanın yarısından fazlasını üretmekte ve gıda güvencesi olmayan hane ve bölgelerdeki gıda ihtiyacının yüzde 80'inden fazlasını sağlamaktadır.

  • Toplumsal Ekoloji Nedir

    Yazar: Murray Bookchin

    Hiç tartışmasız dünya çapında bir ekolojik krizle boğuşuyoruz ve bu kriz belli ki gezegenimizin acımasızca sömürülmesi ve kirletilmesinden kaynaklanıyor. Bu krizin toplumsal kaynaklarını haklı olarak insanlık da dahil yaşam dünyasının bütünlüğünü zaafa uğratan rekabetçi bir piyasa ruhuna, alınıp satılabilir nesneleri, kâr ve ekonomik yayılma için satılmak üzere etiketlenmiş metalara atfedebiliriz. Bu ruhun ideolojisi malum piyasa deyişinde gayet güzel ifade edilmiştir: “Büyü ya da öl!” Bu sınırsız büyümeyi “kalkınma” ile ve “doğaya hakim olmayı” “medeniyet” ile özdeşleştiriyor. Bu sömürü ve kirletme dalgasının sonuçları gezegenin tam bir yıkımına ilişkin ciddi mesajlar verecek kadar ciddidir; toprağın, ormanların, suların ve atmosferin yıkımı o derecedir ki türümüzün tarihinde bir eşi daha yoktur.

    Bu bağlamda, Pazar yönelimli toplumumuz, büyümeye ve egoizme hiçbir sınır koymamasıyla öteki toplumlarla zıtlık içindedir. “Sıkı bireycilik”in toplumsal gelişmenin birincil itici gücü ve rekabetin de toplumsal ilerlemenin motoru olduğu anti-sosyal ilkeler, diğerkamlığı insan soyluluğunun sahici emaresi ve işbirliğini toplumsal erdemin sahici kanıtı olarak gören, bu ödüllendirilen vasıflar ihlal edildikçe onlara daha çok değer verip onurlandıran geçmiş çağlarla kesin çizgilerle ayrılıyor. Bizim piyasa toplumumuz aslında eski zamanların en kötü özellikleri alıp kendisinin en saygın değerleri haline getirmiş ve bu yüzyılın küresel savaşlarında tarihin kötülüklerinin yanında masum görüneceği kadar gaddarlık sergilenmiştir.

  • Arkeologlar İndus Uygarlığında Yönetici Bir Sınıfa Dair Neden Kanıt Bulamıyor?

    Yazar: Adam S. Green 

    Bu makale Independent Media Institute'un bir projesi olan Human Bridges tarafından hazırlanmıştır.

    Bir asırdan biraz daha uzun bir süre önce, İngiliz ve Hintli arkeologlar İndus Vadisi'nde daha önce bilinmeyen bir uygarlığın kalıntılarını kazmaya başladılar. Pakistan ve Hindistan'ın bazı bölgelerini kapsayan ve Afganistan'a kadar uzanan bu bölgede kaşiflerin ortaya çıkardığı kültür, eski Mısır ve Mezopotamya'dakilerle aynı zamanda var olmuştu ve çok daha geniş bir alanı kapsıyordu. Aynı zamanda şaşırtıcı derecede gelişmişti: karmaşık ve sofistikeydi, büyük, özenle düzenlenmiş şehirlere, nispeten varlıklı bir nüfusa, yazıya, su tesisatına ve banyolara, geniş ticaret bağlantılarına ve hatta standartlaştırılmış ağırlık ve ölçülere sahipti.

    İndus Vadisi Uygarlığı nasıl bir toplum olarak biliniyordu? Orada kimler yaşıyordu ve kendilerini nasıl organize ediyorlardı? Arkeologlar ve diğer uzmanlar bu soruları bugün de soruyor, ancak ilk kaşifler bazı benzersiz özellikleri çoktan fark etmişlerdi.

  • Güney Halklarından Ekososyal Enerji Dönüşümü için Manifesto

    Liderlere, kurumlara ve kardeşlerimize bir çağrı

    COVID-19 salgınının patlak vermesinden iki yıldan fazla bir süre sonra -ve şimdi Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin feci sonuçlarıyla birlikte- bir "yeni normal" ortaya çıktı. Bu yeni küresel statüko, sosyal, ekonomik, siyasi, ekolojik, biyo-medikal ve jeopolitik olmak üzere çeşitli krizlerin kötüleşmesini yansıtıyor.

    Çevresel çöküş yaklaşıyor. Gündelik yaşam giderek daha da askerileşmiştir. İyi gıdaya, temiz suya ve uygun fiyatlı sağlık hizmetlerine erişim daha da kısıtlı hale geldi. Daha fazla sayıda hükümet otokratikleşti. Zenginler daha zengin, güçlüler daha güçlü hale geldi ve düzenlenmemiş teknoloji bu eğilimleri yalnızca hızlandırdı.

  • Nükleer Füzyon: Yutturmacaya İnanmayın!

    Sadece mega ölçekli, teknoloji yoğun bir yaklaşımın mevcut fosil yakıt bağımlı enerji altyapımıza uygulanabilir bir alternatif olabileceğine inananların bir başka girişimidir.

    Yazar:  Brian Tokar

    [San Fransisko] Körfez Bölgesi'ndeki Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarı'ndaki araştırmacılar, kısa bir süre önce dramatik bir bilimsel ve mühendislik atılımıyla, küçük bir reaktör kabına doğrudan enjekte edilenden daha fazla enerji üreten bir nükleer füzyon reaksiyonu üretme konusunda uzun zamandır amaçlanan hedefe ulaştılar. Hemen ertesi gün, siyasi yelpazedeki uzmanlar bu buluşu enerji üretiminde yeni bir çağın habercisi olarak lanse ediyor ve sınırsız, düşük etkili füzyon enerjisinin geleceğinin belki de birkaç on yıl uzakta olduğunu öne sürüyorlardı. Ancak gerçekte, ticari olarak uygulanabilir nükleer füzyon, 1980'lerde kapalı -yani güneşte ya da bir bombada meydana gelmeyen- füzyon reaksiyonunun ilk kez başarıldığı zamankinden son derecede küçük bir şekilde daha yakındır.

  • Post-kapitalizm post-para mı?

    Yazar:  Anitra Nelson

    (Bu makale, Anitra Nelson'ın 'Beyond Money: A Postcapitalist Strategy' adlı kitabından gözden geçirilmiş ve doğrudan alıntılar içerir, Pluto Press, Londra, Ocak 2022)

    Paranın Ötesinde: Bir Post-Kapitalist Strateji, yirmi birinci yüzyılın toplumsal ve çevresel hareketlerini, sosyo-politik ve ekonomik eşitlik ve ekolojik sürdürülebilirliğe ulaşmak için parasal olmayan bir vizyon ve stratejiler üzerinde ciddi şekilde düşünmeye teşvik eder. Destekleyici argüman, parasal ekonomilerin toplumsal olarak bölücü dinamiklere dayandığı; parasal ekonomilerin doğa ile bizim aramızdaki ikiliğin kaynağı olduğu ve parayla hiçbir tamir çabasının bu tür başarısızlıkların üstesinden gelemeyeceğidir.

  • Symbiosis Birlik Noktaları

    1. Doğrudan Demokrasi - Ortak geleceğimizin belirlenmesinde tüm insanların eşit söz sahibi olması gerektiğine inanıyoruz. Karar verme gücünün aşağıdan yukarıya gelmesini sağlayarak kendi geleceğini belirleme için örgütleniyoruz. Tüm iktidar halka.

    2. Hiyerarşi Karşıtlığı - Tüm tahakküm sistemlerine karşıyız. Kapitalizme, patriarkaya, emperyalizme, beyaz üstünlüğüne ve diğer tüm boyunduruk biçimlerine karşı savaşıyoruz ve en çok ötekileştirilmişlerin sesini yükseltiyoruz. Martin Luther King'in radikal bir değerler devrimi çağrısını benimsiyor ve sömürgeci, kapitalist ve hiyerarşik değerlere karşı feminist, eşitlikçi ve yerli değerleri savunuyoruz.

  • Radikal Demokrasinin Geleceğini Yaratmak

    Tulsa Dayanışma ile Röportaj
    Yazarlar: Daniel Baryon, Daniel Fischer 26 Haziran 2022

     

    2020'den beri Tulsa Dayanışma, Oklahoma'da Yerli değerlerine ve toplumsal ekolojiye dayalı radikal demokrasinin tohumlarını ekiyor. Bir toplum merkezi ve bahçecilik projeleri yürütmenin yanı sıra, "mevcut sisteme karşı durmayı ve onun yerini alacak geleceği yaratmayı" amaçlayan yatay olarak örgütlenmiş kuruluşlardan oluşan Symbiosis (Simbiyoz ya da Ortakyaşam) federasyonunu başlatmaya yardımcı oldular. Tulsa Dayanışma'nın üyesi Daniel Baryon ile konuştum ve grubunun, 2014'te kurulan, siyahların önderlik ettiği bir işçi kooperatifleri ağı olan Mississippi'deki Jackson Dayanışma (Cooperation Jackson) ile ilişkisini sorarak başladım. -DF

  • Gerçekten Ukrayna için savaşan neo-Naziler var mı? Evet, ama bu uzun hikaye

    Hayır, Putin Ukrayna'yı "Nazilerden temizlemek" için savaş açmadı - ancak bu ülkenin karanlık aşırı sağ milisleri büyük sorun
    YAZARLAR: MEDEA BENJAMIN - NICOLAS J.S. DAVIES

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın işgalini hükümeti "Nazilerden temizlemek" için emrettiğini iddia ederken, ABD'nin eski Moskova büyükelçisi Michael McFaul gibi Batılı yetkililer bunu saf propaganda olarak nitelendirerek, "Ukrayna'da Nazi yok" diye ısrar etti.

    Rus işgali bağlamında, 2014 sonrası Ukrayna hükümetinin aşırı sağ gruplar ve neo-Nazi partilerle sorunlu ilişkileri, Rusya'nın bunu bir savaş bahanesi olarak abartması ve Batı'nın bunu halının altına süpürmeye çalışmasıyla, propaganda savaşının her iki tarafında da kışkırtıcı bir unsur haline geldi.

  • İnek adına artık ayağa kalkmalıyız: Aktivist Vandana Shiva

    Özel bir röportajda Vandana Shiva, Pooja Bhula ile kutuplaşmanın tarihi, tehlikeleri ve sığırların bizi nasıl şefkate götürebileceği hakkında konuşuyor.

    Ödüllü biyoçeşitlilik aktivisti Vandana Shiva, büyükbaş hayvanların korunması için ekonomik ve iklimsel bir sorun ortaya koyuyor. Modern bağlamda önemlerini vurgulayarak, insanları şiddet içermeyen bir çeşitlilik kültürü yaratmaya çağırıyor.

    Pooja Bhula: İneği kutsal sayarız ama eski Hindistan çok sayıda hayvana tapmıştır. İnek neden bu kadar öne çıktı?

    Vasudhaiv Kutumbakam'a dayanan kültürümüzde, tüm insanlar dahil tüm varlıklar kutsaldır. İnsanları inek koruma adına öldürmek maneviyat değil siyasettir.

  • Gıda Egemenliği- Gezegenimizin Geleceği İçin Bir Manifesto | La Via Campesina

    GIDA EGEMENLİĞİ İÇİN ORTAK MÜCADELEMİZİN 25. YILINDA LA VİA CAMPESİNA’DAN RESMİ AÇIKLAMA

    Gıda Egemenliği bir yaşam felsefesidir.

    Ortak geleceğimiz için bir tahayyül sunar; Doğa Ana ile bir arada var olup günlük yaşamımızı etrafında düzenlediğimiz ilkeleri tanımlar. Yaşamın ve etrafımızdaki tüm çeşitliliğin kutlanmasıdır. Başımızın üstündeki gökyüzü, ayaklarımızın altındaki toprak, soluduğumuz hava, ormanlar, dağlar, vadiler, çiftlikler, okyanuslar, nehirler ve göletlerden oluşan evrenimizin her öğesini kucaklar. Bu evi bizimle paylaşan sekiz milyon tür arasındaki karşılıklı bağımlılığı tanır ve korur.

    Bu kolektif bilgeliği, tarım toplumuna dönüştüğümüz dönem olan 10 bin yıl boyunca toprağı süren ve sularda bata çıka yürüyen bizden önceki nesillerden miras aldık. Gıda egemenliği adaleti, eşitliği, haysiyeti, kardeşliği ve dayanışmayı teşvik eder. Gıda egemenliği aynı zamanda sayısız nesle yayılan, her biri kendi nesline yeni bir şeyler öğreten, doğayla uyumlu bir biçimde yeni yöntem ve teknikler icat eden, yaşanmış gerçeklikler aracılığıyla inşa edilmiş bir yaşam bilimidir.

  • Solun Geleceği

    Yazar: Murray Bookchin

    Yirminci yüzyıl başlarına kadar, Sol olağanüstü bir düşünsel kapsamlılığa ve örgütsel olgunluğa erişmişti. O zamanlar solculuk denildiğinde, genellikle, değişen ölçülerde Karl Marx'ın çalışmalarından etkilenmiş sosyalistler anlaşılırdı. Orta Avrupa'da durum özellikle böyleydi, fakat sosyalizm Doğu Avrupa'da popülist fikirlerle ve Fransa, İspanya ile Latin Amerika'da sendikalizmle de iç içe geçmişti. Birleşik Devletler'de ise bu fikirlerin tümü birbirine karışmıştı, Eugene V. Debs'in Sosyalist Partisi'nde ve Dünya Endüstri İşçileri Sendikası'nda (IWW) olduğu üzere.

    Birinci Dünya Savaşı arifesinde solcu fikirler ve hareketler o denli gelişmişti ki, kapitalizmin ve hatta bizzat sınıflı toplumun varlığına ciddi olarak meydan okuyan bir güce sahip göründüler. Enternasyonal'de geçen "işte bu nihai çatışmadır" sözü yeni bir somutluk ve doğrudanlık kazandı. Kapitalizm, dünyanın sömürülen sınıflarının, özellikle de endüstri proletaryasının ayaklanmasıyla karşılaşmış göründü. Aslında İkinci Enternasyonal'in kapsamı ve devrimci hareketlerin Batı'daki gelişimi göz önüne alındığında, kapitalizm emsalsiz bir uluslararası toplumsal ayaklanmayla karşı karşıya gibiydi. Birçok devrimci, politik olarak olgun ve iyi örgütlenmiş bir proletaryanın toplumsal yaşam ve gelişim üzerindeki bilinçli kontrolü en sonunda ele alacağına ve varlıklı bir azınlığın seçkinci çıkarları yerine çoğunluğun genel çıkarlarını sağlayacağına ikna olmuştu.

  • İklim Adaleti ve Toplumsal Hareket İnşa Etmek: Brian Tokar ile Röportaj

    Adam Aron: Ekolojik ve iklim krizine odaklanma yolundaki kişisel yolculuğunuz neydi?

    Brian Tokar: New York'ta, şehrin her yerinden çocukların sınavla girebilecekleri bir liseye gidecek kadar şanslıydım. Bu lisenin çok kültürlü ve politik bir ortamı vardı. Sonra 70'lerin başında Boston'da üniversiteye gittim ve çeşitli hareketlere aktif olarak katıldım. Savaş ve militarizm karşıtlığı ile nükleere karşı konular ana odak noktalarımızdı. Nükleer güce karşı ABD aktivizmi, gerçekten burada, New England'da, başladı ve bütün ülkeye yayıldı.

  • Atalarımızın Yöntemlerini Sürdürmek: Yerli Kadınlar Gıda Egemenliğine Çözüm Arıyor

    Yazar: Jessie Cherofsky

    "Gıda egemenliği, topraklarımızda sahip olduğumuz türleri bilmek, her bölgeye ne tür tohumlar ekeceğimizi bilmektir." Bunlar, yakın zamanda sonuçlandırılan Dünya Yerli Kadınlar Konferansı'nda gıda egemenliği çalışma grubunun bir katılımcısı olan Kolombiyalı Amazon'dan Clemencia Herrera'nın sözleridir. Konferansda gıda egemenliği —bir halkın dış pazarlardan bağımsız olarak kendi gıdasını üretme yeteneği— konusunda, yerli gençleri geleneksel gıda yöntemleri hakkında eğitmek için okullar kurmaktan Kuzey Kutbu ve Doğu Afrika'da seralar inşa etmeye kadar bol miktarda çözüm önerisi ortaya çıktı.

  • Paris Komünü’nün Hayatta Kalışı

    Yazar: Kristin Rossi

      • ROAR: Paris Komünü neredeyse bir buçuk yüzyıldır incelenip tartışılıyor. Kitabınız dünya tarihine geçen bu olayı anlamamıza nasıl bir katkıda bulunuyor ve yazmaya neden şimdi karar verdiniz?


    Kristin Ross: 2011'den sonra, bir yeri ele geçirme, orayı tutma ve devletin özel alan kabul ettiği yerleri kamusal alana dönüştürmeye dayalı politik bir stratejinin geri dönüşü - Oakland'dan İstanbul'a, Montreal'den Madrid'e kadar– birçokları gibi beni de şaşkına çevirdi. Dünyanın dört bir yanındaki militanlar yeniden harekete geçmişlerdi ve günlük yaşamda bunun ima ettiği tüm temel değişikliklerle birlikte işgalin mekan-zamanını deneyimlemekteydiler. Kendi mahallelerinin, stratejik operasyonlar için tiyatrolara dönüşmesini deneyimlediler ve kentsel mekana yönelik duygularının derinlemesine değiştiğini gördüler.

  • Kızıl Fularlardan Sarı Yeleklere: Komünalist Gelenek

    Yazar: Sixtine van Outryve1

    Commercy,FransaŞubat 2019. Yerel aktivistlerden oluşan kalabalık alkış halinde. Az önce, organize ettikleri yerel yurttaş referandumunda, barakalarını korumak için yerel yönetime karşı mücadele etmeyi oy birliğiyle kararlaştırdılar. Baraka insan sıcaklığının, kardeşliğin, tartışmanın ve günlük yapılan meclislerde kolektif karar vermenin bir mekanı olarak Commercy’nin doğrudan demokrasi hareketinin köşetaşıydı. Belediye başkanı, bu tehditkar demokratik deneyimi ezmek için barakanın yıkılmasına karar verdi. Ancak bu, bir taban referandumunda barakanın korunması gerektiğine yönelik oylarıyla tüm kasabanın desteğini ifade etmesinden, mücadele etmeden olmayacaktı.

    Kağıt üzerinde, Fransız devrimcilerin kendilerini yönetmek için devlete baş kaldırmak pahasına kendi seçimlerini organize ettikleri bu sahne, yanlışlıkla Paris Komünarlarının meclisleriyle karıştırılabilir. Hayır, Commercy’de alkış tutan bu kalabalık Komün’den yaklaşık 150 yıl sonra gerçekleşti. İnsanlar kızıl fular değil, günümüz Fransız hükümetine karşı modern zamanlar ayaklanmasının sembolü olan sarı yelek giyiyorlardı.

  • Kentleri Sıfırdan Yeniden Düşünmek

    Yazar: David Wengrow

    Antropoloji, arkeoloji ve psikoloji alanında son zamanlarda yapılan çalışmalar, bizlerin aslında eski avcı-toplayıcılara ne kadar da benzediğimizi ve bu benzerliğin 21. yüzyıl kentlerinin daha radikal bir şekilde ele alınması bakımından ne anlama geldiğini gösteriyor.


    Kentler fiziksel olarak ortaya çıkmadan önce insan zihninde ortaya çıkmıştı. En azından Elias Canetti1 böyle düşünüyordu. Eski avcı-toplayıcı atalarımız, içinde yaşamakta olduklarından çok daha büyük kolektiflerin varlığını hayal etmiş olmalılar. Cannetti’ye göre bunun kanıtı, mağara duvarlarına çizilen çeşitli tasvirlerdi. Bu tasvirlerde çok büyük sayılardaki kitleler birlikte hareket ederken resmediliyordu. Kuşkusuz, ölülerinden oluşan çok daha kalabalık bir topluluğu da düşünmüş olabilirler. Canetti, insanlar kendi topluluklarını diğer kolektiflere rakip olacak biçimde yükseldiğini tasavvur etmeye başladıkları zaman kentlerin de insan zihninde “görünmez kalabalıklar” şeklinde ortaya çıktığını düşünür. Antropoloji, arkeoloji ve insan bilişi alanındaki güncel gelişmeler, Bulgar-Avusturyalı-İngiliz yazarın konuyu doğru bir yerden yakaladığını ortaya koyuyor.

  • Kapitalizme Karşı Doğrudan Demokrasi

    Yazar: Yavor Tarinski

    “Demokrasiyi kısıtlamanın en etkili yolu, karar verme mekanizmasını kamusal alandan hesap vermeyen kurumlara devretmektir: krallara ve prenslere, rahip kastlara, askeri cuntalara, parti diktatörlüklerine ya da modern şirketlere.” Noam Chomsky 1 

    Bugünlerde demokrasi ve kapitalizm sıklıkla neredeyse eşanlamlıymış gibi kullanılıyor. Bu birbirinin yerine geçme hali yalnızca siyasi lügate değil aynı zamanda toplumsal tahayyüllere de nüfuz etmiş durumda. Mevcut sistem tarafından baskı gören veya sömürülen çoğunluk bu iki kavramı suçlama eğilimi gösteriyor.

  • Fikirlerin Gücünü Kutluyoruz: Murray Bookchin'i Saygıyla Anma

    Murray Bookchin'in doğumunun yüzüncü yılını kutlayan kızı Debbie'ye, hatırasını onurlandırmak ve devrimci mirasını yansıtmak için bir dizi eski arkadaşı, öğrencisi ve yoldaşı katıldı. Roar Magazin'de yayınlanan bu anmadan bazı bölümleri sizin için çevirdik.


    Debbie Bookchin

    Benim için babamın kalıcı mirası, toplumsal sorunlara getirdiği diyalektik düşünce biçimidir: Doğayı ve toplumu süreç içinde, hiçbir zaman durağan olmayan bir şekilde görme dürtüsü; her şeyi yalnızca oldukları gibi değil, dönüşme potansiyelleriyle birlikte değerlendirmek. Doğumunun 100. yıldönümünde, asla umutsuzluğa kapılmamamızı, dünyayı yeniden yaratmak için düşüncelerin gücünü kutlamamızı isterdi; kendimizi, kardeşlerimizi, komşularımızı ve arkadaşlarımızı eğitmeye devam etmemizi ve hepsinden önemlisi fikirlerimizi hayata geçirerek onun mirasını devam ettirmemizi isterdi.