Tanıl Bora ile söyleşi

Şadi İdem: Son dönemde çoğunlukla sosyal demokrasi / merkez sol odaklı da olsa, "sol düşüncenin" sorunları ve yeni bir sola ihtiyaç olduğu daha geniş bir kesimde yeniden tartışılmaya başlandı. Solu daha çok sosyalist-anarşist-marksist yelpazeyi içerecek şekildeşündüğümüzde, sizce "21.yüzyılın şafağındaki yeni bir sol tahayyülün nirengi noktaları neler olmalıdır?"

Son yıllarda sosyalizm ile ekolojiyi birleştirme çabası olarak oluşturulan ekososyalizm fikriyatı Kovel ve Löwy' nin kaleme aldığı ekososyalist manifestoyla yeniden gündeme geldi. Sosyalist ve yeşil/ekoloji çevrelerde yeterince tartışılmadığını düşündüğüm bazı konuları, Ekososyalist manifesto ve ekososyalizm bağlamında, bu kısa yazıda, yerim elverdiği oranda gündeme getirmeye çalışacağım.

Feminizm ve kadın sorununun revaçta olduğu dönemde sık sık Marksizm'in kadın sorununu sınıf eksenli siyasetin kuyruğuna taktığı tartışılırdı. Bu argümana karşı olarak da çoğu Marksist, aslında Marx'ın kadın meselesi üzerine de çok önemli tespitlerinin olduğunu savunup, Das Kapital'den ve Marx'ın külliyatından pasajları "kanıt" olarak ileri sürerdi

Ekolojik ve toplumsal sorunların iç içe geçtiği ve giderek şiddetini arttırdığı bir çağda yaşıyoruz. Bir yanda giderek artan gelir dağılımındaki adaletsizliğe eşlik eden ekonomik ve sosyal yoksulluk ve yoksunluk durumu, öte yanda ekolojik problemlerin daha hissedilir olduğu bir ekosistem. Gerek toplumsal dünyamızda gerek insansız doğadaki yoksunluk ve erozyon, birbiriyle yarışmakla kalmıyor adeta içiçe geçip çığ topu gibi büyüyor. Öyleki önceleri sadece ekoloji-yeşil çevrelerde dillendirilmeye çalışılan iklim değişikliği meselesi, ki günümüzün en acil ve önemli meselelerinden biridir, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayımladığı son rapor (1) ile magazin programlarını bile süslemeye başladı.

Bugün ekoloji denilince daha çok çevre, politika denince ise yüksek siyaset anlaşılıyor. Belki de bu yazıya başlamadan önce politik ekolojiden söz ederken, ne yüksek siyasetten ne de sadece çevremizden bahsetmediğimizi vurgulamalıyız. Çevrenin imlediği insanın ve toplumsal ilişkilerin dışında, hatta çoğu kez ondan bağımsız bir dışsal nesneler yığınından daha fazlasını kastediyoruz ekoloji derken. Tıpkı politika derken, modern yüksek siyasetin kurallarınca şekillenmiş, iktidar olma amacı ve şiarı temelinde yükselen, bu şiardan güç alan ve bu şiara güç veren bir ilişkiden bahsetmediğimiz gibi.