Küreselleşme, Yerel Yöneti̇mler Ve Sol
1980'lerin başından itibaren hızlanarak ilerleyen küreselleşme sürecinde kapitalizm neo-liberal iktisadi uyum yasalarını "uyumun toplumsal boyutları" nı hafifletecek toplumsal-politik kurum ve ilkeler ile tamamlamaya çalışıyor.
İktisadi uyum yasalarının vahşiliğine karşılık politik uyum yasaları olarak adlandırabileceğimiz bu yasaların öne sürdüğü kurum ve ilkeler kapitalizmin "insani vechesi" olarak sunulmaktadır. Bu şirin ve yaldızlı ambalajın üstünü hafifçe kazıyınca serbest piyasanın o bildik yüzüyle karşılaşırız; Kar maksimizasyonu ve sermayenin sınırsız, kuralsız yayılımı amacıyla halkların ve doğanın fütursuzca yok edilip tüketilmesi. Tüm bu politik ilkelerin ve taleplerin ne için, kimin için olduğu sorusunu sorduğumuzda tek bir yanıt alırız: çok uluslu şirketler ve sermaye için kalkınmanın "sürdürülebilir kalkınma" adı altında sorgusuz süalsiz bir şekilde devam ettirilmesi .
Hayır! Nükleer Enerji Bir Alternatif Değildir
Bugün insanlık, 1950’lerden itibaren, yaklaşık yarım asırdır nükleer enerjinin doğa ve insan üzerindeki telafi edilmesi mümkün olmayan etkileriyle yüz yüzedir. 1940’larda Hiroşima katliamı için düğmeye basan zihniyet, 1957’de İngiltere’deki Winscale, 1970'lerde Kuzey Amerika’daki Tree Miles İsland, 1986’daki Çernobil faciası ve en son 30 Eylül 1999'daki Tokamiura Kazasına da neden olan zihniyettir. Bu nükleer faciaların en sonuncusu Tokaimura kazasının, dünyanın en gelişmiş teknolojilerinden birine sahip olan Japonya’ da gerçekleşmiş olması, bir kez daha nükleer enerjinin en "ileri" teknolojilere sahip ülkelerde dahi ne kadar tehlikeli olduğunun canlı bir kanıtıdır.